O haberi aldığı zaman hayatının değişeceğini bilmiyordu... Yaşadığı yeri bırakıp gitmek o an cehennem gibi görünmüştü gözüne... İsyan etti ağladı ama olmadı... Kaçınılmaz son işte karşısındaydı...Gitme vakti geldi... Son kez baktı ardına saat sabahın beşiydi ve ona sallanan bir el kalmıştı geriye...
Yol boyunca surat asmasına rağmen hiç bir şeyin değişmeyeceğini biliyordu. Ağlamak ve özlemek zamanıydı şimdi. bırakılanların onu unutma ihtimali delirtse de nafile, elden gelen bir şey yoku. Bu gidiş hiç iyi olmamıştı..
Zaman geçtikçe yeni yere alışmaya başlamıştı. Aslında tepkisini alışmamak olarak vermek istese de zaman onun gücünün üstüne çıkıyordu. Takvim yaprakları bir bir düşerken yerlere, endişe ve tedirginlik yüreğini sıkıyordu.
O gün geldi.. Yeni bir okul !..
Herkesin birbiriyle kaynaştığı ama onun tamamen yabancı olduğu bir sınıf... Koşarak girdi sınıfa öğretmeni onun hemen önünden girmişti. Korktuğu an işte bu andı. Herkes ona bakıyordu. 30 çift göz, şaşkın, meraklı, kimiside aşağılayıcı... Takdim edildi sınıfa boş bir sıraya oturdu. Birileri dersle ve öğretmenle ilgilenmesine rağmen biliyordu hala herkes ona bakıyordu. Utandı, zaten hemen utanır kızarırdı ve bu huyunu hiç sevmezdi.
İlk 45 dakika ışık hızıyla geçti. Çünkü kafasını devekuşu misali kitaba gömmüştü. Zil çaldı. Herkes başına toplandı.
- " Merhaba"
- " Hoşgeldin."
- " Nereden geldin? "
- " Adın ne? "
- " Neden burdasın? ".....
Bakıyordu onlara bir sağa bir sola çeviriyordu kafasını gelen sorularla. Bitsin Allahım nolur dedi içinden bitsin bugün ve eve gideyim. Oldum olası sevmezdi ilgi odağı olmayı. Şimdi de hiç sevmemişti..
Soruları yanıtlama fırsatı bulamadan diğer ders zili çalmıştı. İnanamadı bugün gerçekten hızlı geçiyordu. Bir oh çekti. Bu ders matematikti birazda olsa insanların dikkati üzerinden kalkacaktı. Hoca geldi herkes yerlerine oturdu ders başladı. Yarım saatten fazla geçmesine rağmen hoca sınıfta yabancı bir öğrencinin varlığını fark etmemişti. Dersi kaynatma amacı olan bir kaç gereksiz öğrenci beklenen cümleyi kurdu.
" Hocam sınıfımıza yeni bir öğrenci geldi. Hadi onunla tanışalım. "
Bu cümle adeta kulaklarında üç kere beş kere yankılandı. Hoca başına toplanan öğrencilerin arasından bir boşluk oluşturup seslendi.
" Ayağa kalk bakalım hoşgeldin yeni öğrenci. "
Bu ne kibir kokan bir cümleydi. Ayağa kalktı.
" Sağolun hocam."
" Kimsin bakalım bize kendini tanıt. Nereden geldin? Adın ne? Neden bizim okulumuzdasın? Başarı ortalaman kaç? "
-YA SABIR- çekti içinden. Ne kadar itici bir insan. Şu konuşmalara bak...
" Adım kartanesi. Erzurumdan geldim. Tayin dolayısıyla burdayım ve başarı ortalamam 5.00 "
Hocada dahil olmak üzere herkes bir anda donup kaldı. Onları buz kestiren şey ortalamasının yüksek oluşuydu. Azönceki kibirli bakan gözlerdeki şaşkınlık hoşuna gitmişti. Sıra ondaydı. Kendini en baştan nasıl kabul ettirirse öyle giderdi bunu biliyordu.
" Gerçekten ortalaman bu mu kartanesi? "
" Evet hocam idareden bakabilirsiniz. "
" İnanılmaz. Ama bu okul eski okuluna benzemez. Belli ki orada bol bol not vermişler. Burası zorlar seni şimdiden hazırla kendini düşük notlara. Hele benim dersimden daha hiç kimse 60 notun üstüne çıkamadı. Sana başarılar dilerim. Başarı için bol bol şansa ihtiyacın olacak ! "
" Elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz hocam. Teşekkürler."
Bu nazik cümlenin aslında çevirisi şuydu. ( Sen kendini ne sanıyorsun gerizekalı adam daha beni tanımadan nasıl bilebilirsin. Nasıl bir ön yargı bu sendeki kibirli armut kafa!! Ben o yüksek notu senin dersinden bir alayımda ağzının payını al otur
mendebur herif !)
O gün biraz moral bozucu ama hızlı geçmişti. O günün bitmesinin ardından tüm sene boyunca sınıf içi çatışmalarda rol almış ama en sonunda kendini kabullendirmişti. Sene başında ona bir pislikmiş gibi bakan gözler sene sonunda bağlantıyı koparmayalım cümleleri kurmuştu. Onu aralarına almayan herkese haddini bildirip öyle bitirmişti okulu. En çokta kendini beğenmiş matematik hocasının dersinden aldığı 80 ve üstü puanlar ona büyük bir ders olmuştu.
Hem kendine olan güveni artmış bir şeyler başarabileceğini görmüş hemde okulu birincilikle bitirip üniversitede okul birinciliği kontenjanıyla istediği bölüme yerleşmişti. Alt dönem sınıflardan tanışmaya gelenler bile olmuştu bitirdiği okuldan.
Okul birinciliği başarısını tebrik etmeyi kendi gururuna yediremeyen matematik hocası son gün okuldan giderken ben yenilmem ve senden nefret ediyorum bakışı atsa da bir sene sonra yolda görünce gelip onunla konuşmuş ve hatalı olduğunu söylemişti.
3 Değerli Düşünce:
vay be ya ne hikaye ama.
öğretmen de gıcıkmış ya öle öretmen mi olur be ya.
:)
hem de ne gıcık sorma sorma :)
Okul değiştirme sancısını bende çok iyi biliyorum bitanem berbat bişey ama seninki nin sonunu çoooook beğendim öyle öğretmenlere de uyuz oluyorum alt belleklerinde ne var ne yaşamışlardır acaba da böyle öğrenciye acı çektirmeyi bir görev biliyorlar
Yorum Gönder
Yorum Yapmak ister misin..?